Karar Paylaşımı
8. Ceza Dairesi 2021/18470 E. , 2024/7637 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ceza Dairesi
SAYISI : 2020/580 E., 2020/1949 K.
SUÇ : Halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama
HÜKÜM : Mahkumiyet
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Bozma
İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKİ SÜREÇ
1. Doğubayazıt Cumhuriyet Başsavcılığının 10.09.2019 tarihli iddianamesiyle; sanığın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (5237 sayılı Kanun) 216 ncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca cezalandırılması, hak yoksunluklarının uygulanması ve cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesi istemiyle kamu davası açılmıştır.
2. Doğubayazıt 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 18.02.2020 tarihli kararıyla; sanığın, atılı suçtan 5271 sayılı Kanun'un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca beraatine karar verilmiştir.
3. Doğubayazıt 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 18.02.2020 tarihli kararının Cumhuriyet savcısı tarafından istinaf edilmesi üzerine; Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 09.12.2020 tarihli kararıyla; 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca duruşmalı yapılan inceleme neticesinde aynı Kanun’un 280 inci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Neticeten; sanığın, basın ve yayın yoluyla halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama suçundan 5237 sayılı Kanun’un 216 ncı maddesinin üçüncü fıkrası ve 218 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca 12 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluklarının ve tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmiştir.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Sanığın temyiz istemi;
Hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğine, aksi halde cezanın alt sınırdan tayini ve lehe hükümlerin uygulanması gerektiğine ilişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
1. Dava konusu olay; sanığın, Facebook isimli sosyal medya hesabından, " Peygamberin *** gücü 30 erkeğin gücü kadar diyorlar... Sanki millete peygamberlik yapmaya değil de, milleti *** gelmiş... Neyse ya bana bir günaydın deyin gideyim." şeklinde paylaşım yapmak suretiyle atılı suçu işlediği iddiasına ilişkindir.
2. Doğubayazıt 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 18.02.2020 tarihli kararıyla; sanığın paylaşımı kamu barışını bozmaya elverişli olmadığından 5271 sayılı Kanun'un 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca beraatine karar verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
Bölge Adliye Mahkemesince, sanığın paylaşımı kamu barışını bozmaya elverişli olarak değerlendirilmiş ve sanığın eyleminin; 5237 sayılı Kanun'un 216 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında ve aynı Kanun'un 218 inci maddesinde düzenlenen basın ve yayın yoluyla halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama suçunu oluşturduğu anlaşıldığından mahkumiyetine karar verilmiştir.
IV. GEREKÇE
1. Yargılama konusu halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama suçu zarar suçu niteliğinde olmayıp tehlike suçudur. Dolayısıyla kamu barışının bozulma ihtimali suçun işlenmesi için yeterlidir. Başka bir deyişle; suçun tamamlanması için kamu barışını bozmaya yönelik açık ve yakın bir tehlike ya da zarar olması gerekmez. Nitekim; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi E.S – Avusturya Kararı'nda, "... ulusal yetkili makamların kendi ülkelerinde dini barışı hangi ifadelerin bozabileceğini değerlendirmek için daha iyi bir konumda oldukları ve bu anlamda geniş bir takdir yetkisine sahip oldukları...." ifade edilmiştir. Bu açıklamalar ışığında, temyiz incelemesine konu edilen Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin kararının incelenmesinde; sanığın paylaşımlarının kamu barışını bozmaya elverişli olduğu hususu tartışılarak sanığın mahkumiyetine karar verilmiştir. Özellikle, yargılamaya konu edilen "olay ve olgular" bölümünde detaylandırılan "sanki millete peygamberlik yapmaya değil de, milleti *** gelmiş..." şeklindeki ifadelerin kamu barışını bozmaya elverişli olduğuna ve mahkumiyetine dair Bölge Adliye Mahkemesinin kararında hukuka aykırılık görülmemiştir.
2. Ancak;
a. Doğubayazıt Cumhuriyet Başsavcılığının 10.09.2019 tarihli iddianamesi ile talep edilmediği halde sanığa ek savunma hakkı tanınmadan sanık hakkında, daha fazla ceza tayinini gerektiren 5237 sayılı Kanun'un 218 inci maddesinin birinci fıkrasının uygulanması sureti ile 5271 sayılı Kanun'un 226 ncı maddesine aykırı davranılarak savunma hakkının ihlal edilmesi,
b. Atılı suçun cezasının üst sınırının 1 yıl 6 ay hapis cezası olması gözetildiğinde; Dairemizin 2020/2463 Esas sayılı dosyasında 01.10.2020 tarihli kararla, somut norm denetimi yoluyla iptal istemli başvuru üzerine Anayasa Mahkemesinin 14.01.2021 tarihli ve 2020/81 Esas, 2021/4 Karar sayılı kararı ile 5271 sayılı Kanun'a 17.10.2019 tarih ve 7188 sayılı Kanunun 31 inci maddesiyle eklenen geçici 5 inci maddesinin "01.01.2020 tarihi itibariyle... hükme bağlanmış ve kesinleşmiş dosyalarda ....basit yargılama usulü uygulanmaz" bölümündeki hükme bağlanmış" ibaresinin 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 38 inci maddesine aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmiştir.
Maddi ceza hukukuna ilişkin hükümler içeren basit yargılama usulünün "hükme bağlanmış dosyalarda" uygulanmasını engelleyen 5271 sayılı Kanun'un geçici 5 inci maddesinin (d) bendindeki "hükme bağlanmış" ibaresinin basit yargılama usulü yönünden Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi nedeniyle temyiz davasına konu dosyalarda lehe hükümler içeren 5271 sayılı Kanun'un 251 inci maddesinin üçüncü fıkrasının uygulanması imkanının doğması ve bu konuda mahkemesince yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması, nedenleriyle sanık hakkında kurulan hüküm hukuka aykırı görülmüştür.
V. KARAR
Gerekçenin (2) numaralı bölümünde açıklanan nedenlerle sanığın temyiz istemi yerinde görüldüğünden Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesinin 09.12.2020 tarihli ve 2020/580 Esas, 2020/1949 Karar sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye kısmen uygun olarak; (1) nolu bozma sebebi yönünden oy çokluğuyla (Üye ...'ın karşı oyuyla), (2) nolu bozma sebebi yönünden ise oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi uyarınca Doğubayazıt 3. Asliye Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 6. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 14.10.2024 tarihinde karar verildi.
KARŞI DÜŞÜNCE
Sanık hakkında Facebook sosyal paylaşım sitesindeki sayfasında, "... Komi Munzur Yaşmin" rumuzu ile "Peygamberin cinsel gücü 30 erkeğin cinsel gücü kadar diyorlar.... Sanki millete peygamberlik yapmaya değil de milleti s... ye gelmiş... Neyse yaa bana bi günaydın deyin gideyim." şeklinde paylaşımda bulunmak suretiyle dini değerleri aşağılama suçundan dolayı verilen mahkumiyet kararı dairemizce oy çokluğu ile onanmış ise de;
Sanık hakkında sadece bir ihbar yazısı olması ve sanığın sosyal konumu, değerlendirildiğinde söz konusu paylaşımda dini değerleri aşağılama suçunun cezalandırma şartının bulunmadığını düşünmekteyiz.
Dini değerleri aşağılama suçunun oluşması için, aşağılamanın "kamu barışını bozmaya elverişli olması" gerekir. Bu durum objektif cezalandırma şartıdır. Dini değerler, alenen aşağılandığında suç oluşur ancak, failin cezalandırılabilmesi için, sarf edilen sözlerin, kamu barışını bozmaya elverişli olması gerekir.
Söz konusu suç somut tehlike suçu olup, aşağılamaya konu sözlerin kamu barışını bozmaya elverişli olup olmadığı tespit edilmelidir.
Yukarıda da belirtildiği gibi, sanığın sosyal durumu itibariyle sözlerinin, toplumda önemli bir etki doğuracak nitelikte olmadığı, sadece bir kişinin ihbarına konu olduğu göz önüne alındığında, sarf edilen sözlerin kamu barışını bozmaya elverişli olmadığını, dolayısı ile beraatine karar verilemesi gerektiğini düşündüğümüzden, sayın çoğunluğun mahkumiyetin onanması gerektiği yönündeki kararına katılmamaktayız. 14.10.2024