SEGBİS BAĞLANTISINI YAPMAMA - SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASI

Karar Paylaşımı

Yüksek Mahkeme Kararları - Avukat Bayram Yüksekkaya

Ceza Genel Kurulu         2024/538 E.  ,  2025/320 K.

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Sanığın, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 86/1, 86/3-e, 87/1-d, 53 ve 58/6. maddeleri uyarınca 6 yıl 18 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Aksaray 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 29.05.2019 tarihli ve 207-200 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Konya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesince 26.06.2020 tarih ve 989-880 sayı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bu kararın da sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 22.06.2022 tarih ve 4246-9763 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.

II. İTİRAZ SEBEPLERİ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 26.06.2024 tarih ve 38311 sayı ile; "...Sanık ...'in duruşmalardan vareste tutulması yönünde bir talebinin bulunmadığı, UYAP kayıtlarında yapılan kontrolde, karar tarihi olan 29.05.2019 günü sanığın Konya E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda başka suçtan tutuklu olduğu anlaşılmıştır. Bu durumun CMK’nın 193/1 ve 196/5. maddelerine aykırı olduğu ve sanığın savunma hakkının kısıtlandığı," görüşüyle itiraz yoluna başvurmuştur.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 16.10.2024 tarih ve 3707-10772 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

III. UYUŞMAZLIK KONUSU VE KAPSAMI

İtirazın kapsamına göre inceleme sanık hakkında neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yargılama aşamasında başka bir suçtan tutuklu olarak ceza infaz kurumunda bulunan sanığın, hükmün açıklandığı oturuma katılımı sağlanmadan karar verilmesinin savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

IV. OLAY VE OLGULAR

Aksaray Cumhuriyet Başsavcılığının 31.03.2016 tarihli ve 1337-109 sayılı iddianamesi ile sanık hakkında TCK'nın 86/1, 86/3-e, 87/1-d, 87/1-son ve 87/3. maddeleri uyarınca neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,

Sanığın, savunmasının alınması için yazılan talimat üzerine Konya 5. Ağır Ceza Mahkemesindeki 12.04.2017 tarihli ifadesinde henüz hakları hatırlatılmadan önce "Duruşmalardan vareste tutulmayı talep ediyorum." dedikten sonra haklarının hatırlatılması üzerine "Benim mahal mahkemesindeki duruşmam 14.04.2017 günüdür, ben asıl mahkememde savunmada bulunacağım, savunmalarımı Aksaray 1. Ağır Ceza Mahkemesinde yapmak istiyorum." şeklinde beyanda bulunduğu,

İlk Derece Mahkemesince sanığın sorgusunun, müdafiinin de hazır bulunduğu 20.04.2017 tarihli oturumda ses ve görüntü bilişim sistemi (SEGBİS) ile gerçekleştirildiği, sanığın ve müdafiinin hazır bulunmadığı 29.05.2019 tarihli oturumda İlk Derece Mahkemesi tarafından duruşmanın bitirilerek sanık hakkında neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan mahkûmiyet hükmü kurulduğu,

Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden sanığın tutukluluk bilgilerinin incelenmesinde, sanığın başka bir suçtan tutuklu olarak 20.04.2019-16.07.2020 tarihleri arasında Konya E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunduğu,

Anlaşılmaktadır.

V. GEREKÇE

A. Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Açıklamalar

Sanık hazır olmaksızın duruşma yapılamayacağı kuralını düzenleyen CMK’nın "Sanığın duruşmada hazır bulunmaması" başlıklı 193. maddesinin birinci fıkrası; "Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir." hükmünü amirdir.

Bu kuralın istisnaları da aynı maddenin ikinci fıkrasında; "Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir.",

194. maddenin ikinci fıkrasında; "Sanık savuşur veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden sorguya çekilmiş ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmezse, dava yokluğunda bitirilebilir.",

195. maddede; "Suç, yalnız veya birlikte adlî para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise; sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hâllerde sanığa gönderilecek davetiyede gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır.",

200. maddenin birinci fıkrasında; "Sanığın yüzüne karşı suç ortaklarından birinin veya bir tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilirse, mahkeme, sorgu ve dinleme sırasında o sanığın mahkeme salonundan çıkarılmasına karar verebilir.",

204. maddesinde; "Davranışları nedeniyle, hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşıldığında sanık, duruşma salonundan çıkarılır. Mahkeme, sanığın duruşmada hazır bulunmasını dosyanın durumuna göre savunması bakımından zorunlu görmezse, oturumu yokluğunda sürdürür ve bitirir. Ancak, sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir müdafi görevlendirilmesini ister. Oturuma yeniden alınmasına karar verilen sanığa, yokluğunda yapılan işlemler açıklanır.",

Şeklinde gösterilmiştir.

Uyuşmazlığın çözümüne ışık tutan "Sanığın duruşmadan bağışık tutulması" başlıklı 196. maddesi ise;

"(1) Mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutabilir.

(2) Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle sorguya çekilebilir. Sorgu için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafiine bildirilir. Cumhuriyet savcısı ile müdafiin sorgu sırasında hazır bulunması zorunlu değildir. Sorgusundan önce sanığa, ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulur.

(3) Sorgu tutanağı duruşmada okunur.

(4) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun yapılabilmesi olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak sorgu yapılır.

(5) Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir.

(6) Yurt dışında bulunan sanığın, belirlenen duruşma tarihinde hazır bulunmasının zorluğu halinde, bu tarihten önce duruşma açılarak veya istinabe suretiyle sorgusu yapılabilir." şeklinde iken 25.08.2017 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin 147. maddesi ile anılan maddenin dördüncü fıkrası; "Hâkim veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle yurt içinde bulunan sanığın sorgusu yapılabilir veya duruşmalara katılmasına karar verilebilir." şeklinde değiştirilmiş ve bu değişiklik 08.03.2018 tarihinde yürürlüğe giren 7078 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 142. maddesi ile kanunlaşmıştır.

Maddenin birinci fıkrasında, mahkemece sorgusu yapılmış olmak şartıyla sanığın veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafiinin istemi ile duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutulabileceği kabul edilmiş,

Beşinci fıkrasında ise hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak şartıyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebileceği düzenlenmiştir.
Her iki fıkrada da sanığın sorgusunun yapılmış olması hâli bağışık tutulmanın şartı olarak belirtilmiş, ancak sanığın sorgusunun ne şekilde yapılacağı hususunda iki fıkrada da herhangi bir açıklamaya yer verilmemiş olup, bu konu maddenin ikinci fıkrasında düzenlenmiştir.

Bu düzenlemeye göre, alt sınırı beş yıldan az hapis cezasını gerektiren bir suçtan yargılanan sanığa, sorgusundan önce ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulduktan sonra istinabe suretiyle sorguya çekilebilecektir. Alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı ise sanıkların sorgusunun mutlaka yargılamayı yapan mahkemece gerçekleştirilmesi zorunludur. CMK'nın 196/4. maddesi kapsamında yapılan sorgunun da yargılama mahkemesince yapıldığı gözetilmelidir. Sorgusundan önce sanığa, ifadesini yargılamayı yapan mahkeme huzurunda vermek isteyip istemediğinin sorulmaması veya sorulması üzerine duruşmadan bağışık tutulmak istemediğini belirtmesine karşın istinabe ile alınan ifadesiyle yetinilmesi savunma hakkının sınırlanması sonucunu doğuracaktır.

Sanığın duruşmada hazır bulunabilmesi, yükümlülük yönü olmakla birlikte öncelikle kendisi açısından bir hak olup bu hak adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birini oluşturmaktadır. Tarafı olduğumuz ve onaylamakla iç hukuk mevzuatına dahil ettiğimiz Avrupa İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesi'nin "Adil yargılanma hakkı" başlıklı 6. maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde, sanığın en azından kendi kendini savunma hakkı bulunduğu belirtilmekle, mahkeme huzurunda doğrudan savunmasını yapabilmesi için duruşmada hazır bulunma hakkının varlığı da zımnen kabul edilmiştir. Kendisi yönünden hak olarak düzenlendiği kabul edilen bir hususta sanığın, bu hakkı ne şekilde kullanacağı konusunda hiçbir insiyatifinin olmadığının kabulü hâlinde hakkın varlığından da söz edilemeyecektir.

Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 12 Şubat 1985 tarihli Colozza ve Rubinat/İtalya ile 25 Kasım 1997 tarihli Zana/Türkiye kararlarında, sözleşmeyle garanti altına alınan bir hakkın kullanılmasından vazgeçilmesinin, bunun açıkça söylenmesiyle mümkün olabileceği belirtilmiş olup buna göre sanığın duruşmada hazır bulunma hakkından feragat etmesi de ancak bu hususu açıkça söylemesiyle mümkün olacaktır. Ceza Genel Kurulunun 31.01.2017 tarihli ve 449-32 sayılı ile 03.04.2018 tarihli ve 851-144 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.

B. Hukuki Değerlendirme

CMK’nın 196. maddesinin birinci fıkrasında, mahkemece sorgusu yapılmış olmak şartıyla sanığın veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafiinin istemi ile sanığın duruşmalarda hazır bulunmaktan bağışık tutulabileceğinin düzenlenmiş olması, istinabe yasağı olan neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan yargılanan sanığın, istinabe suretiyle alınan ifadesinde duruşmalardan vareste tutulmayı talep ettikten sonra savunmasını esas mahkemesinde yapacağını beyan etmesi ve savunmasını daha sonraki bir tarihte esas mahkemesinde SEGBİS suretiyle yapması, savunması sırasında da duruşmalardan vareste tutulmak istediğine dair herhangi bir beyanda bulunmaması karşısında, usulüne uygun yapılmış bir vareste tutulma talebi bulunmadığı kabul edilerek yapılan incelemede; Konya E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda başka bir suçtan tutuklu olarak bulunan, Mahkemece yapılan sorgusu sırasında duruşmadan bağışık tutulma isteğinde bulunmayan sanığın, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünü bildirdiği ve hükmün açıklandığı 29.05.2019 tarihli son oturumda hazır bulundurulmayıp yokluğunda yargılama yapılarak mahkûmiyetine karar verilmesi savunma hakkının sınırlandırılması niteliğindedir.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan dört Ceza Genel Kurulu Üyesi; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

VI. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 22.06.2022 tarihli ve 4246-9763 sayılı sanık hakkında neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçuna ilişkin onama kararının KALDIRILMASINA,

3- Konya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesinin 26.06.2020 tarihli ve 989-880 sayılı sanık hakkında neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçundan verdiği istinaf başvurusunun esastan reddine dair kararının, saptanan bu usulü nedenden dolayı diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,

4- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazı kabul edilip, Özel Dairenin onama kararı kaldırılarak Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması nedeniyle sanık hakkında neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçuna yönelik cezasının İNFAZININ DURDURULMASINA ve atılı suç yönünden TAHLİYESİNE, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadığı takdirde derhal salıverilmesi için YAZI YAZILMASINA,

5- Dosyanın, CMK'nın 304/2-a maddesi uyarınca gereği için hükmü veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Konya Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 02.07.2025 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.