YAĞMA - İCRA HAREKETLERİ - TEŞEBBÜS

Karar Paylaşımı

Yüksek Mahkeme Kararları - Avukat Bayram Yüksekkaya

Ceza Genel Kurulu         2025/226 E.  ,  2025/319 K.

I. HUKUKÎ SÜREÇ

Sanığın, teşebbüs aşamasında kalan nitelikli yağma suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 149/1-a, 35/2, 53 ve 58. maddeleri gereğince 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgün infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 16.04.2024 tarihli ve 96-121 sayılı hükmün, Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafii tarafından istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 18. Ceza Dairesince 08.07.2024 tarih ve 1904-1799 sayı ile istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.

Bu kararın sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 31.10.2024 tarih, 4933-12661 sayı ve oy çokluğu ile;

"1. Oluş ve dosya içeriğine göre; olay tarihinde sanığın katılan ...'nın montunu beğendiğini söyleyerek fotoğraf çektirmek için vermesini istediği, katılan ...'ın montunu sanığa vererek sanığın cep telefonuyla fotoğrafını çektiği, sonrasında sanığın katılandan cep telefonunu aldığı ancak montu iade etmediği, katılan ...'ın geri istemesi üzerine 'Mont benim oldu' diyip uzaklaşmaya başladığı, katılan ... ile arkadaşı katılan ...'nın sanığın peşinden gittikleri, sanık ile katılanlar arasında çıkan arbedede sanığın katılan ...'i ittirerek düşürüp basit tıbbı müdahale ile giderilebilir nitelikte yaraladığı, elini belindeki bıçağa götürürek 'Sizi delik deşik ederim' demek suretiyle katılanlara tehditte bulunduğu, bunun üzerine katılan ...'ın direncinin kırıldığı ve polisi arayarak ihbarda bulunduğu, bu aşamada olay yerinden uzaklaşırken sanığın suça konu montu parktaki bir ağacın üzerine atarak kaçtığı olayda; yağma eyleminin tamamlandığının gözetilmemesi,

2. Katılan ...'ın şikâyeti üzerine sanığın suça konu montu parktaki bir ağacın üzerine atarak soruşturma aşamasında katılana iadesini sağladığının anlaşılması karşısında; sanık hakkında 5237 sayılı Kanun'un 168 inci maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesi uyarınca indirim uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi," isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.

Daire Üyesi ... ise; "...Malın sahibi, kolluk görevlileri veya olaya tanık olan kişilerin hukuken zilyedin zilyetliğini koruma ve suçluyu yakalama yetki ve haklarının olduğu, sanık henüz suça konu mont üzerinde hakimiyet tesis etmeden yani katılan ...'ın zilyetliği kesin olarak sonlanmadan katılan ...'ın polisi arayarak ihbarda bulunması üzerine sanığın suça konu montu parktaki bir ağacın üzerine atarak olay yerinden kaçması ile sanık yönünden yağma suçunun teşebbüs aşamasında kaldığı görüşünde olduğumdan karara muhalif kalıyorum." şeklindeki gerekçe ile karşı oy kullanmıştır.

Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi 24.01.2025 tarih ve 4-19 sayı ile; "Sanığın müşteki ...'ya ait montu cebir kullanmak suretiyle aldıktan sonra taşınır eşyayı malik sıfatıyla zilyetliğine geçirmemiş olması sebebiyle sanığın eyleminin teşebbüs aşamasında kaldığı," şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın teşebbüs aşamasında kalan nitelikli yağma suçundan mahkûmiyetine karar vermiştir.

Direnme kararına konu bu hükmün de sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 07.04.2025 tarihli ve 40569 sayılı bozma istemli tebliğnamesiyle dosya 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 29.04.2025 tarih ve 1532-4666 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

II. UYUŞMAZLIK KONUSU VE KAPSAMI

Direnmenin ve temyizin kapsamına göre inceleme sanık hakkında teşebbüs aşamasında kalan nitelikli yağma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire çoğunluğu ile İlk Derece Mahkemesi arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa isnat edilen nitelikli yağma suçunun teşebbüs aşamasında kalıp kalmadığının belirlenmesine ilişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR

İncelenen dosya kapsamından;

Sanığın, 03.12.2022 tarihinde Mimar Sinan Parkı içerisinde dolaşırken karşılaştığı mağdur, katılan ve tanık ...'in bulundukları yere gittiği, montu ile fotoğraf çektirmek istediğini söylediği mağdurun bunu kabul etmediği, sanığın mağdurda güven uyandırmak amacıyla telefonunu vermesi üzerine mağdurun da montunu sanığa verdiği, mağdurun bir süre sonra montunu istediğinde sanığın bir anlık boşluktan faydalanarak verdiği telefonunu da geri alıp mont ile kaçmaya başladığı, bunun üzerine mağdur ve katılanın sanığı kovaladıkları, sanığı yakalamaları üzerine önce mağdur ile sanık arasında boğuşma yaşandığı, daha sonra sanığın katılan ile boğuşarak montu vermemek için katılanı basit tıbbi müdahale ile giderilebilir şekilde yaraladığı, olayın devamında sanığın belinde bulunan siyah saplı bıçağı katılan ve mağdura göstererek "Ecelin benim elimden olacak!" dediği, mağdurun polisi araması üzerine sanığın montu atarak oradan uzaklaştığı kabul edilen olayda; İlk Derece Mahkemesince; mağdurun mont üzerindeki fiilî hâkimiyetinin olay anında devam ettiği, icra hareketlerinin henüz tamamlanmadığı ve bu hâliyle eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı belirtilerek sanık hakkında teşebbüs aşamasında kalan nitelikli yağma suçundan mahkûmiyet hükmü kurulduğu, bu hükmün Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafii tarafından istinaf edilmesi üzerine Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 18. Ceza Dairesince istinaf başvurularının esastan reddine karar verildiği, bu kararın da sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Ceza Dairesince; olayda katılanın direncinin kırıldığının ve polisi arayarak ihbarda bulunduğunun, bu nedenle yağma suçunun tamamlandığının, sanığın suça konu montu parktaki bir ağacın üzerine atarak kaçmasının etkin pişmanlık kapsamında kaldığının gözetilmemesi isabetsizliklerinden bozulduğu, İlk Derece Mahkemesinin ise nitelikli yağma suçunun teşebbüs aşamasında kaldığından bahisle önceki hükümde direnilmesine karar verdiği anlaşılmaktadır.

IV. GEREKÇE

A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler

Yağma suçunu düzenleyen TCK'nın 148. maddesi şöyledir; "Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.".

Madde gerekçesi ise şu şekildedir; "Hırsızlık suçundan farklı olarak yağma suçunun oluşabilmesi için mağdurun rızasının cebir veya tehdit kullanılarak ortadan kaldırılması gerekir. Yağma suçunun tamamlanabilmesi için kullanılan cebir veya tehdidin etkisiyle mağdur malı teslim etmeli veya alınmasına karşı koyamamalıdır. Malın teslim edilmesi veya alınması, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesini, mağdurun bu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hâle gelmesini ifade eder. Mal, zilyedin tasarruf olanağı ortadan kalktığı anda alınmış olacağından, bu ana kadar yapılan cebir veya tehdit, hırsızlığı yağmaya dönüştürür. Örneğin evin içindeki eşyayı alıp kapıdan çıkarken mal sahibi ile karşılaşan hırsız, ona karşı cebir veya tehdit kullanacak olursa, yağma suçu oluşur. Mal alındıktan yani hırsızlık suçu tamamlandıktan sonra, bunu geri almak isteyen kişiye karşı cebir veya tehdide başvurulması hâlinde, yağma suçundan söz edilemez. Hırsızlık suçuna konu malın geri alınmasını önlemek amacına yönelik olarak kullanılan cebir veya tehdit ayrı suçların oluşmasına neden olur. Bu durumda gerçek içtima hükümlerinin uygulanması gerekir.".
TCK'nın "Suça teşebbüs" başlıklı 35. maddesinin birinci fıkrası ise şöyledir; "Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur."

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ihtilaf; malvarlığına karşı işlenen bir suç olması itibarıyla aynı hırsızlıkta olduğu gibi yağma suçunda da suç konusu taşınır malın sanığın hakimiyet alanına sokulması anına kadar gerçekleştirilen icra hareketlerinin teşebbüs aşamasında kalmış sayılmasının mümkün olup olmadığı ile ilgilidir.
Yapısı itibarıyla yağma, teşebbüse elverişli bir suçtur. Failin, cebir veya tehditle suçun icra hareketlerine başladıktan sonra elinde olmayan nedenlerle malı teslim alamadığı hâllerde, yağma suçu teşebbüs aşamasında kalmış sayılır. Bu hususta doktrin ve uygulamada bir ihtilaf yoktur.

Ancak Özel Dairenin düşüncesi şu sebeplerle mümkün ve isabetli görülmemiştir:

a. Biri diğerinin unsurunu veya ağırlaştırıcı nedenini oluşturması dolayısıyla tek fiil sayılan suça bileşik suç denir. Bu tür suçlarda içtima hükümleri uygulanmaz (TCK madde 42). Esas itibarıyla birden fazla bağımsız suçun, unsur veya ağırlaştırıcı neden ilişkisine dayanılarak normatif/hükmi bir nitelik izafe edilmek suretiyle hukuken tek fiil, dolayısıyla tek suç sayıldığı bu suç tipinin kendine özgü, bileşenlerinden tamamen farklı ve yeni, bağımsız bir suç olarak ortaya konduğu açıktır. Bu hâliyle diğer usul ve/veya maddi ceza hukuku nomları ile olan ilişkilerinin de bu kimliği üzerinden değerlendirilmesi ve belirlenmesi gerekir. Netice itibarıyla mürekkep suç içinde erimiş olan bileşen suçlar hakkında belirlenen ilke ve uygulamaların, mutlak bir kabul ve kıyasla mürekkep suç yönünden de tatbikinin her zaman isabetli sonuç vermeyeceği bilinmelidir.

TCK'nın 148. maddesinde düzenlenen yağma suçu da tehdit veya cebir ile hırsızlık suçlarından mürekkep bir bileşik suçtur (CGK'nın 01.03.2016 tarihli ve 2014/263 E. - 2016/107 K. sayılı kararı). Her ne kadar hırsızlık suçu ile birlikte TCK'da Onunucu Bölüm'deki "Malvarlığına Karşı Suçlar" kapsamında yer almakta ise de gerek hukuken koruduğu değer(ler) gerekse suçun unsurları yönünden hırsızlıktan farklı bir suç olduğu hususu tartışmadan varestedir.

b. Bu cümleden olarak, hırsızlık suçunda olduğu gibi malvarlığına karşı işlendiğinde ve hukuken mülkiyet/zilyetlik hakkını koruduğunda kuşku bulunmayan yağma suçunun, bununla birlikte kendisini oluşturan diğer suçların korudukları kişi hürriyeti ve vücut dokunulmazlığı gibi değerleri de koruduğu açıktır.

Cebir veya tehdidin etkisiyle mağdurun malı teslim etmesi veya alınmasına karşı koyamaması hâlinde mülkiyet/zilyetlik hakkından bağımsız olarak mağdurun kişi hürriyeti ve vücut dokunulmazlığı hakkının ihlali, yani bileşen/araç suç tamamlanmış olacaktır. Yağma suçu araç hareketler (bileşen bazı suçlar) bakımından kişiye, amacı bakımından ise zilyetlik ve mülkiyete yönelik bir saldırıdır (Mahmut Koca - İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, s. 671).

c. Madde gerekçesinde de vurgulandığı üzere yağma suçunun tamamlanabilmesi için kullanılan cebir veya tehdidin etkisiyle mağdur malı teslim etmeli veya alınmasına karşı koyamamalıdır. Görüldüğü gibi korunan hukuki değerlerden de hareketle suçun unsurları ile tamamlanıp tamamlanmadığı hususu sanık değil ve fakat mağdur merkezli olarak belirlenmiştir. Böylece suçun tamamlanıp tamamlanmadığı yönünden belirleyici kriterin, suç konusu taşınır malın sanığın hakimiyet alanına sokulup sokulmaması değil, mağdurun bu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hâle gelip gelmemesi olduğu anlaşılmaktadır.

Keza, "Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden almak" şeklinde tanımlanan hırsızlık bakımından suçun tamamlanmış sayılmasının, yarar sağlamak saikine atfen uygulamada geliştirilen, yarar sağlamanın asgari zorunluluğu bağlamında failin malı egemenlik alanına sokması şartına bağlanması, anılan suça özgü, istisnai bir durumdur. Bu kriterin kıyasen yağma suçu yönünden de uygulanmasına hukuki bir dayanak olmadığı gibi istikrar kazanmış uygulamaların değiştirilmesini gerektirir haklı bir neden de görülmemiştir.

Malın teslim edilmesi veya alınması ise suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesini, mağdurun bu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hâle gelmesini ifade etmektedir. Başka bir anlatımla, cebir veya tehdidin etkisiyle mal teslim edildiğinde veya alındığında suç tamamlanmış sayılacaktır. Bu nedenle mağdurun malı alıp kaçarken yakalanması hâlinde suça teşebbüs değil, tamamlanmış suç söz konusu olacaktır. Yağma suçunun tamamlanması için malın zilyedinden alınması yeterlidir (Nur Centel - Hamide Zafer - Özlem Çakmut, Kişilere Karşı İşlenen Suçlar, Cilt:1, 4. Baskı, Beta Yayınevi, Ankara 2017, s. 405-406). Madde gerekçesinde verilen örneğe göre de, evin içindeki eşyayı alıp kapıdan çıkarken mal sahibi ile karşılaşan hırsız, ona karşı cebir veya tehdit kullanacak olursa, yağma suçu oluşur. Yüksek Ceza Genel Kurulunun 01.03.2016 tarih 2014/263 -2016/107 ve 05.04.2023 tarihli ve 2022/64 E. - 2023/204 K. sayılı kararlarında da aynı sonuçlara ulaşılmıştır.

B. Somut Olayda Hukuki Nitelendirme

Sanığın mağdurun montunu fotoğraf çekinme bahanesiyle aldıktan sonra mağdurun yanından uzaklaştığı, mağdur ve katılanın sanığın peşinden giderek montu geri almak istediklerinde sanığın montu geri vermediği, bunun üzerine katılan ve mağdur ile sanık arasında çıkan arbedede sanığın, katılanı yere düşürerek basit tıbbı müdahale ile giderilebilir nitelikte yaraladığı, daha sonra belinde bulunan bıçağı göstererek tehditte bulunduğu, mağdurun polisi araması üzerine ise suça konu montu parktaki bir ağacın üzerine atarak kaçtığı olayda; tipe uygun hareketle yağma suçundaki malın alınması unsurunun gerçekleşmesi ve mağdurun mal üzerindeki tasarruf olanağının ortadan kalkması nedeniyle müsnet yağma suçunun tamamlandığı, suça konu montu atarak kaçmasının ise etkin pişmanlık kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, İlk Derece Mahkemesinin direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün, sanığa isnat edilen nitelikli yağma suçunun tamamlandığının gözetilmemesi isabetsizliğinden, aleyhe yönelen temyiz bulunmadığından ceza miktarı bakımından sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulması suretiyle bozulmasına karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu Üyesi; İlk Derece Mahkemesinin direnme gerekçesinin isabetli olduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır

V. KARAR

Açıklanan nedenlerle;

1- Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 24.01.2025 tarihli ve 4-19 sayılı direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün, sanığa isnat edilen nitelikli yağma suçunun tamamlandığının gözetilmemesi isabetsizliğinden, aleyhe yönelen temyiz bulunmaması nedeniyle CMK'nın 307/5. maddesi uyarınca ceza miktarı bakımından sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulması kaydıyla BOZULMASINA,

2- Sanığın tutukluluk hâlinin DEVAMINA,

3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 02.07.2025 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.